Uzm.Kl.Psk. Çinara NUROĞLU
image
image
image
Tarih06.04.2021

Çocuklarda Öğrenme Güçlüğü

  Çocuklarda Öğrenme Güçlüğü Öğrenme güçlüğü, zekâ düzeyi normal olabilen veya normalden daha üst olabilen çocuklarda okuma, yazma, dinleme veya sözel olarak anlatım veya matematiksel alanda öğrenilen bilgiyi anlamada algılamada veya işlemede zorluk yaşaması demektir. Her bireyin öğrenme yolları farklı olabilir. Nasıl ki her insanın kişiliği, karakteri, sesi, düşünceleri, farkı oluyorsa o çocuğun öğrenme yolu da farklı olabilir. Örnek vermek gerekirse bir çocuğun resim becerisi, el göz koordinasyonu çok iyi olabilirken okuma veya yazma konusunda çok zorlanabilir. Okul başarıları beklentilere göre daha düşüktür. Bazı derslerde çok iyi sonuçlar elde ederken bazı derslerde tam tersi düşük notlar alabilmektedirler. Öğrenme güçlüğü olan bir diğer kollarından biride Okuma bozukluğudur (Disleksi). Bu çocuklar Okumayı çok güçlükle sökebilir. Harfleri tersten yazabilir. Okurken harfleri yutar veya eklentiler yapabilir. Bir diğer öğrenme güçlüğü çeken çocukların özelliklerinden biride yazı yazmada zorlanmalarıdır (disgrafi). Yazıları yazarken birçok harfleri karıştırabilirler. Bazı kelimelerde birbirleri ile ilgili olmayan harflerin yerlerini değiştirebilirler. Yazım kurallarında ve noktalama işaretlerinde çok fazla hata yaparlar. Bu çocukların bazılarında anlatım zorlukları da görülebilmektedir. Dil gelişimi gecikmektedir. Uzun ve akıcı cümleler kuramayabilirler. Okuduklarını anlamada ve karşı tarafa anlatmada zorluklar yaşayabilirler. Çarpım tablosunu öğrenmekte zorlanabilirler. Problem çözemezler. Öğrenme güçlüğü olan çocukların bazılarında motor gelişimi normal düzeyin altında olabilmektedir. İnce motor gelişimi yetersizdir.  Kaşık-çatal kullanımı, el işleri, makas kesme, boyama, resim yama, yazı yazma gibi alanlarda çok zorlanırlar. Okul öncesi belirtileri şu şekilde sırlayabiliriz. Sayıları, harfleri, renkleri, şekilleri, haftanın günlerini öğrenmede güçlük çekerler. Çizim yapmakta boyama yapmakta veya makasla kesimlerde zorlanmaktadırlar. Yönergeleri doğru anlayıp onlara uymakta zorlanabilmektedirler. İnce motor hareketlerinde örneğin fermuar çekme, ayakkabısını bağlama, düğmeleri iliklemeyi öğrenmede zorlanırlar. Öğrenme güçlüğü yaşayan çocuklar öğrendiklerini hemen unutabilirler. Sözlü sınavlarda daha iyi sonuçlar alabilirken, yazılı sınavlarda daha düşük notlar alırlar. Sürekli eleştiri alırlarsa özgüven eksiklikleri yaşayabilirler. Ödev yapmaya, ders çalışmaya, okula gitmeye isteksiz olabilirler. Bu durumun sonucunda öğretmen veya aile acaba çocuğun zekâsında mı problem var diye düşünmeye başlarlar.  

image
Tarih16.11.2021

Çocuklarda Kalıcı Ve Etkili Öğrenme Yöntemleri

  Her çocuğun öğrenme becerisi farklıdır. Burada önemli olan çocuğun nasıl öğrendiğini belirlemek ve yeni olan bilgiyi onun öğrenme yöntemine göre düzenlemektir. Öğrenme sadece okulda gerçekleşmez. Okul öncesine kadar geçen ilk 7 yıl çocuğun gelişimindeki en  verimli ve öğrenmenin en fazla olduğu yıldır. Yani çocuğun geleceği için yapılacak yatırımın önemli olduğu yıllar anne ve baba ile birlikte en yoğun zaman geçirdiği yıllardır. Çocukların kalıcı bir şekilde bilgiyi öğrenirken beş duyularını kullanmaları gerekiyor. İnsanlar yaşadıkları olaylardan ne kadar etkilenirlerse o kadar çok zihinlerinde tutarlar. Bu durum çocuk için de geçerlidir. Öğreneceği konuya ne kadar merak ve sempati duyarsa, o konu o kadar kolay ve kalıcı olur.  Çocukların ilk öğretmenleri her zaman anne ve babalarıdır. Çocuk zaman-zaman hatalar yapacak, yeri gelecek yanlış kararlar verecek. Ona destek olarak hatalarından ders çıkarmasını sağlamalıyız ki öğrenmeye istekli bir şekilde devam edebilsinler. Anne ve babalar çocuklarına bir şey öğretirken onların anlık değil kalıcı bilgiler edinmesine yardımcı olmalıdırlar. Etkin bir kalıcı öğrenme için konuyu düz bir şekilde anlatmak yerine, çocuğun öğrenmesine duygularını da katmak gerekiyor. Çünkü öğrenme eylemi %20 zihinsel, %80 ise duygusal zekâyla gerçekleşiyor. Etkin bir öğrenmeyi sağlamak için çocuklarda kitap okuma alışkanlığının kazandırılması gerekiyor. 3-5 yaşlarında kitap okuduktan sonra konu ile ilgili konuşmak çocuğu kitap okumaya özendirebilir ve bu durumun sonucunda çocuk okula başlayınca kendi kendine okuyabilmesi ona zevk verecektir. Bazı çocukların işitsel öğrenme yöntemi daha güçlüdür. Yani İşitsel becerileri güçlü olan çocuk, dinlemeyi okumaya tercih edebilmektedir. Öğrendiği Bilgileri işitsel olarak sunulduğunda daha kolay takip ederler. Bu çocuklar Sınava hazırlanırken kendi başlarına okumak yerine biri onlara okuduğunda veya anlattığında ya da kendileri yüksek sesle tekrarladıklarında bilgiyi daha kolay öğrenmektedirler. Çocuğunuzun karar vermesine izin verin Mesela çocuklarınızla kitap okuyacağınız zaman hikâye kitabını ve konusunu kendisinin seçmesini sağlayın böylece daha istekli ve daha verimli öğrenebilirler. Ders çalışma süresi her çocukta farklıdır. Çocuğun okuyarak, yazarak, çalışması gibi farklı çalışma teknikleri bulunuyor. Ne kadar süre ders başında oturacağı çocuktan çocuğa değişkenlik gösterebilir. Bazı çocuklar bir konunun bitmesini beklerken bazıları ise süre sınırı koyarak kendilerini ayarlarlar. Bırakın yöntemi çocuk kendi seçsin. Bunların yanı sıra Görsel zekâsı gelişmiş olan çocuklar, resim, videolar yolu ile öğrenme sağlar ve öğrendiklerini kavrayarak onları ilişkilendirebilirler. Sonrasında öğrendiklerini görsel olarak yansıtırlar. Örneğin resim yapmak, film çekmek gibi merakı olabilir. Ayrıca Ödevlerini düzenli yapmak öğrenmeyi pekiştirir. Çocuğun Öğrendiği bilginin Uzun süreli hafızada kalması için tekrar etmesi gerekir. Gördüğümüz gibi Çocukların sahip olduğu birçok öğrenme yöntemi var. Her çocuk bunlardan birine ya da birkaç tanesine daha yatkın olabilir. Çocuğunuzun bireysel özelliklerinin, güçlü yanlarının farkında olun, hangi ortam ve durumlarda daha iyi ve etkili öğrendiğini gözlemleyin. Önemli olan onun hangi yönteme yatkın olduğunu keşfedip ona göre yönlendirmektir.    

image
Tarih05.05.2021

Teknoloji Bağımlılığını Kontrol Altına Alın

    Teknoloji Bağımlılığını kontrol altına alın Çocuğunun Teknoloji ile İlişkisinde Denge Kurmasını İsteyen Ebeveynlere Öneriler Çocuklara teknolojik aletlerden uzak durması için tamamıyla yasak koymanız veya tamamen özgür bırakmanız yanlış bir tutumdur. Bu yüzden en ideali çocuğun yaşına, internet içeriğine ve süresine göre sınırlama koymaktır. Bu sayede çocuk hem gelişmekte olan dünyaya ayak uyduracak hem de internet bağımlılığına yakalanmayacaktır. Çocuğunuz internet bağımlısı olmasın! Ebeveynlerin bilgisayar karşısında ya da telefon ekranında çok vakit geçirdiğini izleyen çocuklar daha kolay bağımlı oluyorlar. Bu yüzden Çocuğa Önce siz örnek olun ve varsa diğer bağımlılıklarınızı kontrol edin. (TV bağımlılığı vs.) Evinize bir misafir geldiğinde, çocuğunuzun tableti nasıl zekice kullandığını ballandıra-ballandıra anlatmayın. Çünkü Bu durumda, çocuk yüceltilmekten memnun olacak ve siz geleceğin bağımlı bireyini yaratmaya bir adım daha yaklaşmış olacaksınız Çocuğu susturmak, sıkılmasını engellemek, yemek yedirmek için akıllı telefon, tablet vs. gibi aletleri asla kullanmayın. Anne ve babalar tarafından çocuğun sadece fiziksel ihtiyaçları değil duygusal ihtiyaçları da doğru olarak karşılanmalıdır. Teknoloji hangi amaçla kullanılırsa kullanılsın mutlaka günlük süre sınırı koyulması gerekmektedir. Zaman zaman istisnai durumlarda süre sınırı esnetile bilinir. Çocuğunuzun günlük internet kullanım saatlerini değiştirin. Haftalık internet kullanım tablosu hazırlayın. Ve bu tabloya göre plan oluşturun Çocuğa sürekli beceriksizsin, başaramıyorsun gibi sözler söylemek; onda sürekli bir şeyleri kazanma ve başarma hissiyatı doğurur. Bunu en kolay şekilde tatmin edebileceği ortam da bilgisayarın, telefonun, tabletin olduğu ortamlardır. Aile içinde çocuğunuzu takdir etmiyor veya ona aferin demiyorsanız bilgisayar oyunlarında yendiği her an altınlar, puanlar, konfetiler kazanıyor ve seviye atlıyor olması ona tatminlik duygusu sağlamaktadır. Çocuğunuzun ihtiyaçlarına kulak verin. Hayatta, aile içi ilişkilerde ve sosyal ortamlardaki duygu durumunu gözlemleyin "Lütfen 5 dakika daha oynayayım" yalvarışlara kanmayın. O 5 dakika 5 saat    olabilir, sonra "ben nerede hata yapıyorum?" diye kendinize sorarsınız. Çocuklarınızın ilgi ve yeteneklerine uygun hobilere yönlendirin. Onun resim, müzik, dans, spor gibi faaliyetlerle uğraşması için çaba sarf edin. Sosyal hayatından mutlu ve tatmin olan çocuk sanal ortamdan uzak duracaktır. Çocuğunuzla kaliteli zaman geçirin, onunla oyun oynayın, şarkılar söyleyin, birlikte bir şeyler üretin Televizyonun veya bilgisayarın ailece birlikte geçirilen zamanların ya da oyun saatlerinin yerini almasına izin vermeyin. Sanal ortam, çok hareketli ve renklidir. Onunla mücadele edin; siz daha eğlenceli olun. Oyununu bitirdikten sonra ona tekliflerde bulunun. Örneğin: Oyundan sonra birlikte parkta oynayalım mı, resim yapalım mı, markete gidelim mi, birlikte çiçekleri sulayalım mı, oyundan sonra yemek yapmama yardım eder misin, oyun bitince babana kek yapalım mı? vs.) Yapmayı isteyip de fırsat bulamadığı faaliyetleri bir deftere yazmasını sağlayın, internet kullanmak için yoğun istek duyduğunda yazdıklarından birini yapmasını isteyin. Çocuk sanal ortama girmeden önce alarm kurmasını isteyin, çocukla anlaşmanızı yapın ve alarm çalar çalmaz, anlaşmayı hatırlatıp oyunu kapatın. Bilgisayar, tablet ve telefon başında geçirilecek vaktin ödül ve ceza olarak kullanılması durumunda bunlar çocuğun hayatında çok fazla önem taşımaya başlamasına neden olur. Sürekli bilgisayarı açmamakla, telefonu vermemekle, televizyonu yasaklamakla tehdit etmeyin. Yalnızca kontrollü olmayı öğretin.   Unutmayın, bir çocuk kendi kendine bağımlı olmaz; onu buna teşvik eden yanlış tutum ve davranışlar oraya yönlendirir. Ve Anne babalar bunun farkında olmadığı zaman çocukta geleceğini etkileyen ve tamiri mümkün olmayan yaralar oluşmaya başlar.

image
Tarih29.04.2021

Teknoloji Bağımlılığı

  Teknoloji Bağımlılığı Teknolojinin insan hayatına getirdiği sayısız faydaları var. Fakat doğru kullanıldığı taktirde hayatımızı kolaylaştırmaktadır. Özellikle bu çağ içinde doğan ve sosyalleşen çocuk ve ergenlerin teknolojiyle iç içe büyümesi onların yaşamlarının bir parçası haline gelmiştir. Ancak bu durum özellikle çocuklar ve ergenler üzerinde birçok olumsuz etkilere neden olmaktadır. Bu problemler teknoloji ve internet bağımlılığıdır. Teknolojideki gelişimler eski zamanda çocukların parklarda ve sokaklarda arkadaşlarıyla birlikte geçirdikleri zamanın büyük bir kısmını bilgisayar ekranının karşısına taşımıştır. Teknoloji, nasıl kullanıldığına bağlı olarak çocuk gelişimini olumlu veya olumsuz yönde etkileyebilir. Teknolojik araçların (internet, bilgisayar, tablet, akıllı telefon, vb.) uzun süre kullanımının çocukların gelişimi ve sağlığı üzerindeki olumsuz etkileri çeşitli araştırmalarla kanıtlanmıştır. Bu durum birtakım duygu ve davranış problemlerine yol açabilmektedir. Çocukların internet ve bilgisayar kullanımları üzerindeki kontrolünün kaybolması ve teknolojiyi ölçüsüz ve sınırsız kullanması onların fiziksel gelişim (kas-iskelet sistemi) aşamalarında problem yaşamalarına, dil ve konuşma becerilerinde gerilik olmasına, uyku ve yeme bozukluklarına neden olabilmektedir. Bunların yanı sıra büyüdükçe dikkat eksikliği, öfke kontrolü sorunu gelişebilir ve bu durumun sonucunda anne, baba ve çevresiyle ilişkileri olumsuz etkilenebilir. Ergenlik döneminde ise zamanla içine kapanma ve sosyal ortamlardan uzak durarak akranları ile iletişim güçlüğü yaşayabilirler. Yapılan araştırmalar, Teknoloji bağımlılığı, zamanla çocukları yalnızlaştırır. Bu nedenle en temel husus çocuğun ekran karşısında geçirdiği süreyi sınırlı tutmaktır. Teknolojik bir aletin ekranına kilitlenip anne ve babasını rahatsız etmeyen çocuk birçok ebeveyn için cazip gelebilir.  Ancak ebeveynin yanına gelmeyip sürekli odasında zaman geçiren çocuk, gelişimine kendisini kapatmış, anne ve baba ilgisini başka yerlerde arayan çocuktur.  Ebeveynlerin çocuklarıyla sağlıklı iletişim kuramadığı durumlarda ve çocuğun kendisini aile içinde yalnız, anlaşılmamış hissettiğinde, duygusal ihtiyaçları yeterince karşılanmadığında teknolojiye yönelme ve ihtiyaç duyma olasılığı artıyor.  Bunun yanı sıra anne ve babanın bilgisayar karşısında veya telefon ekranında çok vakit geçirdiğini izleyen çocuklar daha kolay bağımlı olabilmektedirler. Ayrıca aynı şekilde çok televizyon izleyen anne, babaların çocuklarında internet oyunlarına olan bağımlılık riski daha çok olabilmektedir. İlk olarak onun neden bağımlı olduğunu anlamaya çalışın. Unutmayalım ki Çocuklar genellikle kendileri için uygun, eğlenceli ve keyif veren bir aktivite bulamadıklarında bilgisayar oyunlarına yönelmektedirler. Teknolojiyi amaca yönelik kullanmamız gerekmektedir. Yani yapacak hiçbir şey olmadığı için “vakit öldürme” amaçlı kullanmamalıyız. Bu amaç bir bilgi öğrenebilme, bir sorumluluğu yerine getirebilme, bir beceriyi geliştirme, bir şey üretme ya da dinlenme olabilir. Bunların yanı sıra doğru seçilmiş bilgisayar oyunları ve belirli süre içinde etkili ve kalıcı öğrenmeler için uygun olabilmektedir. Bu durumda anne babalar çocuklarına bilgisayar oyunlarını seçerken onların yaşlarını, yeteneklerini, ilgisini, oyunun türünü, amacını ve çocuklarının oyunu ne kadar süre oynayacağını dikkate almalıdırlar. Oyunların bir kısmında çocukların ruh sağlığını olumsuz etkileyecek içerikler vardır. Bu yüzden onlarda korku, kaygı, ve öfke gibi olumsuz duygulara neden olabilmektedir. Birçok çocuğun bu oyunlar nedeni ile şiddete daha yatkın olma olasılığı artabilir. Bu yüzden Oyunlar mümkünse güvenilir sitelerden seçilmelidir. Çocuğun Teknoloji İle geçirdiği süre ne kadar olmalı 0-2 : Yaşından küçük çocukların internet, televizyon ya da bilgisayarla karşılaşması uygun değildir. 2-3 Yaş  : Olabildiğince ekrandan uzak tutulmalıdır. 3-6 Yaş  : Günlük toplam süre 20-30 dakikayı geçmemelidir. 6-9 Yaş  : Günlük toplam süre 40-50 dakikayı geçmemelidir. 12+ Yaş: Günlük toplam süre 120 dakikayı geçmemelidir. Eğer çocuğunuz bu süreleri çok aşıyorsa ve siz sınır koyamıyorsanız mutlaka uzman yardımı alın Bir sonraki yazımızda teknoloji bağımlılığı olan çocuklar ile ilgili neler yapmalıyız üzerine konuşacağız.

image
Tarih21.05.2021

Çocuklar İle Doğru İletişim Kurmanın Yolları

  Çocukla Doğru İletişim Kurmanın Yolları   “Çocuk anne ve babası ile nasıl iletişim kuruyorsa hayatla da o şekilde iletişim kuracaktır”. Sağlıklı bir iletişim aile içinde başlamalıdır. Çocuğunuzla doğru iletişim kurmanız, hayat boyu aranızdaki bağın sağlam ve güvenilir olması demektir. Sağlıklı bir iletişimin en önemli yolu empatidir. Anne ve babalar, çocuklar için hayattaki en önemli rol-modeldir. Aile içi ilişkiler ne kadar sağlıklı olursa, çocuğun başkalarıyla kurduğu ilişki de aynı şekilde sağlıklı olacaktır. Çocuk yetiştirirken sabırlı olmak ve karşınızdakinin bir çocuk olduğunun farkında olmak çok önemlidir.   Çocuklarla Doğru İletişim Kurmak İçin Nelere Dikkat Etmeliyiz?   Çocuğun ilgileri yetişkin ile aynı değildir bu yüzden anlattığı olaylar size gereksiz ve önemsiz gelebilir fakat yapmanız gereken, çocuğunuz kaç yaşında olursa olsun eğer size bir şey anlatıyorsa onu dikkatlice dinlediğinizi gösterin. Bunu fark eden çocuk Kendisini değerli hissedecektir. Unutmayın Size sıradan gelen bir konu onun için çok önemli olabilir. Uzun nasihatler vermeyin. Dinlemeyecektir. Dinlese de onları unutacaktır. Komutlarınızı basit bir dille söyleyin. Basit cümleler daha kolay kavranır. Çocuğunuzla konuşurken gözlerinin içine bakın, açıksa televizyonu, müziği veya bilgisayarı kapatın. Eğer çocuğunuzu bir konuda uyaracaksanız sürekli talimatlar vererek veya yargılayarak konuşmamaya dikkat edin Ailenizin kuralları varsa bunu açık bir dille ona anlatarak en önemli olan kurallara odaklanın. Ona komut vermek yerine onunla işbirliği içinde olmaya çalışın. Beraber yaptığınız aktiviteden yada oynanan oyundan hoşnut olduğunuzu söz ve jestlerle belli edin Çocuğunuzun duygularını anlamasına ve adlandırmasına yardımcı olun Ona gün içerisinde yaşına uygun sorumluluklar verin. Zaman zaman Yapmış olduğu sorumluluklar için ona teşekkür etmeyi unutmayın. Çocuklarınızı tehdit ederek konuşmayın. Tehdit, çocukların kendilerini güçsüz olarak algılamalarına neden olur. Aynı zamanda öfke ve intikam duyusunun güçlenmesine sebep olur. Çocuklar büyüme çağında etrafındaki her şeyi kaydederler. Bu yüzden sadece onla kurduğunuz iletişim değil sizin, etrafınızdaki başka insanlarla kurduğunuz iletişiminizde örnek alır. Örneğin ona “Kalk şu televizyonun başından. “değil; HADİ BİRLİKTE OYUN OYNAYALIM. Diye söyleyin Çocuklarınıza sürekli sorular sorarak onları sorgulamayın. Her çocuğun farklı bir yeteneği vardır, her çocuktan her şeyi en iyi yapması beklenmemelidir. Çocuklarınızı suçlamayın. Suçlanan çocuklar, olumlu ve yapıcı düşünemezler. Çocuğunuzun yaramazlıklarını ve olumsuzluklarını etrafa anlatmayın. Onun yerine olumlu yönlerini anlatın bu çocuğunuzu heveslendirecektir. Çocuğunuzun istemediği aktivitelere yönlendirmeye zorlamayın. Kendi kararlarını kendi almasın izin verin. Başarısızlıklarını değil başarılarını konuşun. Siz sinirliyken çocukla tartışmaya girmeyin. İlk siz sakinleşmeye çalışın daha sonra onunla karşılıklı oturarak konuşun. Sizi anlamasını istiyorsanız Ona nasıl hissettiğinizi açıkça söyleyin. Ve davranışlarının sonucunu ona anlatın. Onunla inatlaşmayın bu hiçbir işe yaramayacaktır. Gün içerisindeki yapacağı aktiviteleri yaşına uygun bir biçimde planlayın. Ne kadar süre televizyon izleyecek, saat kaçta uyuyacak, odasını ne zaman toplayacak gibi. Bunun bilincinde olan bir çocuk kendi sınırlarının ve birey olduğunun daha çok farkında olacaktır. Çocuklarınızdan saygı bekliyorsanız, sizde ona saygı gösterin. Biri ile sorun yaşadığınızda, sizinle nasıl iletişim kurmasını isteyeceğinizi düşünün. Sizde o şekilde çocuğunuza yaklaşın. Ebeveyn olarak söylediklerinizle yaptıklarınızın aynı olması gerekir. Bu yüzden tutarlı olmalısınız. Kendi içinde çelişen bir ebeveynin çocuğunun gözünde hiçbir inandırıcılığı olmaz. Sağladığınız tutarlılık doğru davranışın yerleşmesini sağlayacaktır.   Önemli kısıtlamalarınızı, çocuğun 'yalvarmalarıyla´ değiştirmeyin. Sizi ciddiye almasını istiyorsanız kuralların devamlılığı sürmelidir. Gerekirse koyduğunuz kuralları çocukla konuşarak değiştirebilirsiniz. Çocuğunuzun sorunlarını görmezden gelmeyin veya geçiştirmeyin. Konuşurken onun sözünü kesmeyin ve siz konuşmaya başlamadan önce cümlesini tamamlayıp kendini ifade etmesine fırsat verin. Unutmayın İletişim sadece konuşmak değildir. İyi bir dinleyici olmak da iletişimin en önemli kurallarındandır. İsteklerinizi emir cümleleri kurmadan söyleyin. Örneğin ’masayı topla’ yerine ‘bu masayı toplu görsem çok mutlu olurum’ demek daha etkili olacaktır. Söz verdiğiniz şeyleri mutlaka yapın. Yoksa onun size olan güvenini zedelemiş olursunuz. Sevginizi dile getirin ve gösterin. Araştırmalara göre, her gün sevgi gören çocuklar daha az stres hormonu salgılamaktadırlar Önce etkili dinlemek, sonra anlamak, sonra doğru yorumlamak sağlıklı iletişimin vazgeçilmez faktörüdür. Unutmayın; Mutlu bir anne-baba daha mutlu çocuklar yetiştirebilecektir.

image
Tarih08.09.2021

Pandemi Döneminde Okula Uyum Süreci

  Çocuklar için heyecan ve mutluluk verici olsa da adaptasyon süreci biraz zaman alacaktır. Ebeveynler çocukların uyum sürecini doğal karşılamalı ve onlara zaman tanımalıdırlar. Bu sorunu yaşayan bazı çocuklarda ilgi, derslere karşı dikkat eksikliği, sabah erken uyanma veya erken yatma sorunları, enerji kaybı, sinirlilik, içe kapanıklık, nedensiz ağlama, okul ve sınıfına uyum güçlükleri, anneden ve evden ayrılma kaygısı, okul fobisi, ödev yapma sorunları, baş ve karın ağrısı vs. gibi yakınmalar gözlenebilir. Peki, yeniden okula başlama kaygısını azaltmak ve tekrar okula uyum sürecinde nasıl bir yaklaşım izlemeliyiz? Çocukların bu süreçte birçok soruları olacaktır. Ebeveynlerin yapacağı açıklamaların başında bu durumun herkes için yeni bir süreç olduğu  ve sevdiklerimiz ile kendimizin bir süre daha dikkat etmemiz gereken kuralların olacağını anlatmalıyız. Onun duygularını anlayarak endişelerini dinleyin. Böylece çocuğunuz sizin ile kaygılarını paylaşarak rahatlayacaktır. Sizin olaylara verdiğiniz tepkiler çocuğunuz üzerinde oldukça etkili. Ona endişeli olduğunuzu belli etmemeye çalışın. Yüz ifadenizden ne hissettiğinizi anlayacaktır. Bu yüzden sakin ve huzur verici şekilde olmasına dikkat edin. Unutmayınız ki, kaygınızı çocuğunuza yansıtırsanız onunda endişeli olmasına sebep olabilirsiniz. Çocuğun okula uyumu ilk olarak evde başlar. Ebeveynlerin teknolojik aletler kullanım süresini, ödev ve derslerini yapma sürelerini ve tekrardan uyku saatlerini düzenlemeleri gerekir. Evde kaldığı süreçte yaptığı yeni spor aktiviteleri veya hobileri sürdürülmeye devam edilmelidir. Bu onların okula geçiş sürecini kolaylaştıracaktır. Çocuğun tekrar okula başlama sürecinde belirsizliklerle baş edebilmesi için okul ile ilgili detaylı konuşulmalı ve okul programının akışı üzerine önceden bilgi verilmelidir. Yeni düzene geçiş mutlaka ufak değişiklikler ile başlatılmalıdır. Bu süreçte okula başlama ile ilgili hikâye kitaplarının okunması, çocuğun kendini sürece hazırlaması için faydalı olacaktır. Bu dönemde Çocuğunuzun zayıf yönleri yerine güçlü olduğu alanları destekleyin ve onu cesaretlendirin. Çalışma düzenini yeniden birlikte oluşturun. Programı oluştururken birlikte kararlar alın ve onun bu konudaki fikirlerini önemseyin. Bu durum çocuğunuzun programına uyum sağlamasını arttıracaktır. Çocuğunuz Ödevlerini yapmak ve okula gitmek istemiyorsa bu durumun nedenlerini araştırın ve gerçek sıkıntısının ne olduğunu öğrenmeye çalışın. Çocuğun derslerini sürekli erteleme duygusunun birçok nedeni vardır. Bu durum onun “sorumsuz”, “tembel” olduğunu göstermez.  Temelinde başarısızlık kaygısı, benlik saygısı, mükemmeliyetçilik algısı ve bunun gibi birçok problemler yatar. Çocuğunuzla bir arada zaman geçirmenin tadını çıkarın ve salgın geçtikten sonra yapacaklarınızın listesini oluşturabilirsiniz. Bunları uygulamanıza rağmen eğer çocuğunuzun adaptasyon sorunu devam ediyor ve kaygılı olduğunu Düşünüyorsanız mutlaka bir uzmandan destek almanız faydalı olacaktır. Profesyonel bir yardım almak sizi ve çocuğunuzu rahatlatır, bunun yanında sorunu daha da büyümeden çözmenizi sağlar.   

image
Tarih24.09.2021

Öğrenme Güçlüğü Olan Çocuklarda Neler Yapılmalı?

  Dsm- IV’te öğrenme güçlüğü dört alt gruba ayrılmıştır. Okuma bozukluğu (disleksi) Matematik/ aritmetik bozukluğu Yazılı anlatım bozukluğu Başka türlü adlandırılmayan öğrenme bozuklukları   Yapılabilecek  Öneriler Öğrenme güçlüğünü hemen anlamak çok kolay olmayabilir. Erken teşhis edip müdahale etmek çok önemlidir. En etkili tedavi yöntemi bir uzman tarafından bireysel eğitimlerdir. Bu eğitimde çocuğun hangi şekilde öğrendiği tespit edilip o alanlar desteklenerek güçlendirilmelidir. Öğrenme güçlüğü olan çocuklarda problemler birbirinden farklılık gösterebilmektedir. Bazı çocuklarda sadece aritmetik alanda zorluklar görülebilinirken bazılarında ise birden çok alanda bu bozukluk görülebilmektedir. Bu sebepten dolayı çocukların eğitim ve tedavisinde belirlenmiş standart programlar uygulanamaz. Anne, baba, öğretmen ve uzmandan oluşan bir ekip çalışması başlatılmalıdır. Çocuğa sabır gösterilmelidir. Çocuklar başka çocuklar ile kıyaslanamamalıdır. Suçlanmamalıdır. Anne babalar olarak çocuğun özgüvenini tekrar kazanması için başarısı ve yapabildiği alanlarda sık sık övgü gösterilmelidir.  Evde yapılan çalışmalar çocuğun dikkat süresine göre ayarlanmalıdır.  

image
Tarih20.10.2021

Evde Kal Sürecinde Çocuklarımızın Dünyasına Çıkalım…

  Kaliteli zaman geçirmenin en önemli yolu iletişimdir. Çocuklar kaç yaşında olurlarsa olsunlar ebeveynlerinden ilgi ve sevgi beklerler. Fakat çalışan anne ve babalar günlük hayattın koşuşturması nedeni ile çocuklarına zaman ayıramadıkları için suçluluk ve üzüntü içinde olmaktadırlar. İlk olarak kendimizi suçlamayı bırakalım ve bu süreci en iyi şekilde nasıl değerlendirebiliriz bunlara odaklanalım.  Kaliteli zaman geçirmek istiyorsanız önemli olan süre değil, geçireceğiniz birlikteliğin sürecidir. Evde kaldığınız süreyi çocuklarınızla daha fazla zaman geçirmek için avantaja çevirebilirsiniz. Çocuklar normal yaşamlarında bilinmezlikten çok tedirgin olurlar. Zaten bilinmez olan genelde kaygı ve korku yaratır. Bu dönemde ebeveynlerine daha çok ihtiyaç duymaktadırlar. Salgın,  ailelerin ve insanların yaşam rutinlerini değiştirmelerine sebep oldu. Çocuğun bu konudaki kaygılarını görmemezlikten gelip bastırmasına ve gizlemesine neden olmayın. Sorularını sabırla cevaplayarak onu anladığınızı gösterin.

image
Tarih24.07.2021

Çocuklarda Israr Ve İnat

Çocuklarda ısrar ve inat Bir çocuk istediği şeyi elde etmek için bıkmadan ve usanmadan ısrar edebilir… Çocukların doğru ve yanlışı öğrenebilmeleri ebeveyninin tutum ve davranışı ile ilgilidir. Ailelerin tutarsız olması da çocuğun inatçılığını ve ısrarını arttırır. Tutarlılık anne ve babanın sözleriyle davranışlarının uyumlu olması anlamına gelir. Çocuklar çok iyi gözlemcidir, hangi durumlarda kuralın değiştiğini, kimin kurallara uyup uymadığını, ne yaparsa kuralları yok edeceğini gözlemleyerek öğrenirler. Çocuklar üzerinde söylediklerimiz yerine yaptığımız davranışlar daha etkilidir. Çocuk 0-6 yaş döneminde olduğu gibi, her yaş döneminde kurallara ve sınırlamaya ihtiyaç duyar. Bu kural ve sınırları öğrenmesi gerekir. Çünkü dış dünyada, yuvada ve okulda uyulması gereken kurallar vardır. Ebeveynler bir şeye hayır deyip daha sonra çocuk ısrar ettiğinde evet derlerse işte o anda bu davranış öğrenilir. Ve çocuklar bunu tekrarlamaya başlar. Anne- baba olarak yapacağınız en önemli davranış, aldığınız karara sadık kalabilmektir. Çocuk sürekli bir şeyler isteyip durabilir. Bu onun için doğal bir süreçtir ve ebeveynini her defasında denemek ister. Konulan kuralları test eder. İstediği her şeyi ebeveyn yapmaya başlayınca çocukta bu durum doyumsuzluk oluşturacak ve gittikçe istekleri fazlalaşacaktır. Ebeveyn kural koymadığında ya da kuralları sık değiştirdiğinde çocukta kafa karışıklığı ve güvensizlik başlar. Bu durum daha sonra ebeyvn ile çatışmalara dönüşebilir. Ve ilişiklerini olumsuz etkiler. Bu nedenle Çocukla beraber kural ve sınırları önceden belirleyip konuşmak en doğrusu olacaktır. şeyler isteyip durabilir. Bu onun için doğal bir süreçtir ve ebeveynini her defasında denemek ister. Konulan kuralları test eder. İstediği her şeyi ebeveyn yapmaya başlayınca çocukta bu durum doyumsuzluk oluşturacak ve gittikçe istekleri fazlalaşacaktır. Ebeveyn kural koymadığında ya da kuralları sık değiştirdiğinde çocukta kafa karışıklığı ve güvensizlik başlar. Bu durum daha sonra ebeyvn ile çatışmalara dönüşebilir. Ve ilişiklerini olumsuz etkiler. Bu nedenle Çocukla beraber kural ve sınırları önceden belirleyip konuşmak en doğrusu olacaktır.

image
Tarih03.08.2021

Israrcı Çocuğa Nasıl Davranılmalı?

  Ona sabretmeyi ve beklemesi gerektiğini küçük yaşlarda öğretmeye başlayın. Çocuğun merak duygusunu engellemeyin. Bırakın sorsun ve araştırsın. Alış‐verişe veya misafirliğe gitmeden önce konuşulan kuralları kendisinin söylemesini isteyin. Başkalarının yanında çocuğunuzun hatalarından değil, olumlu yönlerinden bahsedin. Cezadan mümkün olduğunca uzak durun ve çocuğunuzu sürekli kurallar içine hapsetmeyin. Çocuğunuzla emir cümleleri ile konuşmamaya dikkat edin. “getir, yap, yaz” gibi emir ifadeler yerine, getirir misin, yapar mısın, yazmak ister misin” gibi cümleler kullanarak konuşun. Emir ifadeleri, bizler hangi yaşta olursak olalım, Rahatsız ederek, olumsuz duygularımızı ortaya çıkarır. Çocuğunuza koyduğunuz kuralları toplum içinde de devam ettirin. Başka bir yere gittiğinizde kuralları değiştirirseniz çocuğunuz bunu fark edecektir. Ve bunu kullanmaya başlayacaktır. Kalabalık bir yerde tutturma, inat ve huysuzluk davranışları ortaya çıktığında, ebeveynler insanların kendilerine baktığını düşünülerek geri adım atmamalıdırlar. Çocuğunuzun sizi gözlemlediğini unutmayın. Siz bir şeyleri beklerken sabırsız, sinirli davrandığınız sürece çocuğunuzun bir durumu beklerken sabırlı ve sakin olmasını istememelisiniz. Kendi kişiliğinizin inatçı yönlerini bulup, kabullenip, çözümlerseniz zamanla çocuğunuzun inatçılığının da azaldığını göreceksiniz. Önce hayır, sonra evet demeyin. Yapılması istenilen davranışa anne‐baba beraber karar vermeli ve uygulamalıdır. Eğer bir kural bazen kesin uygulanılıyor bazen esnetilebiliyorsa çocuk her defasında bunu denemeye devam edecektir. Ebeveynlerden biri çocuğa “hayır” dediğinde diğer ebeveyn  “evet”  dememelidir. Bu kez çocuk sözünü geçirdiği ebeveyni seçerek olumsuz isteme davranışını tek taraflı sürdürmeye devam eder. Çocuk bir konuda inatçı olduğunda çocuğun dikkatini başka yöne çekmeye çalışın, inat ettiği takdirde istediğini elde edemeyeceğini çocuğa açıklayın. - Neyin "yapılmaması" gerektiğini değil neyin "yapılması" gerektiğini anlatın. - Tutarlı olun. Bu çocuğun davranışı içselleştirmesini kolaylaştıracaktır. “Hayır!” kelimesi olabildiğince az tekrarlayın. Örneğin “Hayır zamanında uyuyacaksın” demek yerine “uyku saatimiz geliyor, pijamalarımızı giyelim ” gibi olumlu cümleler kurun. “Hayır, kola içemezsin” yerine, sakince “kola içmek senin için sağlıklı değil, bu nedenle içmemen gerekiyor, istersen beraber portakal suyu sıkıp içebiliriz” cümleleri ile yaklaşımda bulunabilirsiniz. Onların davranış ve problemlerini değerlendirirken ilk önce süzgeçten kendi ebeveynliğimizi geçirmemiz gerekiyor. Örneğin çocuğunuz parka gitmek istediğinde yarın götüreceğinizi  söyler ve götürmezseniz, çocuğun size  olan güveni azalır ve parka gitmek konusunda anneyle inatlaşır,  ısrar eder veya ağlar çünkü artık anneye güvenmiyordur. - Kriz anlarında sakin olun. Ağladığında veya ısrar ettiğinde onun isteklerine yapmayın. Onun sakinleşmesini bekleyin ve o bu şekilde davranınca onu anlamakta zorlandığınızı ifade edin. Sizin sakinliğiniz çocuğunuza geçecektir ve anlaşıldığını hisseden çocuk zamanla daha kolay sakinleşecektir. Ebeveynlerin yaptıkları bir diğer hata çocukları istedikleri bir şeyi yerine getirmediklerinde ısrarcı olmaktır. Örneğin yemek yememek için ısrar eden bir çocuğa annenin veya babanın ısrarla yedirmeye çalışmasıdır. Yemek yiyecek misin veya yemelisin tarzı konuşmak yerine yemeğini hangi tabakta yemek istersin mavi olanda mı beyazda mı gibi ona seçenek sunun. Masada oturarak yemek yemeyen, annesini peşinden koşturtan çocuklar için de bunu uygulayabilirsiniz. Çocuğa farklı sandalye seçenekleri sunun ve çocuğun karar vermesini sağlayın. “Ağlamayı bırakırsan sana çikolata veya telefon veririm” gibi tekliflerde bulunmayın. Bu davranış çocuğun yanlış tutumunu pekiştirerek, tekrarlanmasını arttıracaktır. Ağlaması bitince yanınıza gelir ve aynı isteğini tekrarlarsa önceki cevabınızın aynı kararlılıkta tekrarlayın.  Onunla sürekli iletişim halinde olun ve onun istediği bir şeyi hemen kestirip atmak yerine orta yolu beraber bulmaya çalışın. İsteklerinin olumlu ve olumsuz taraflarını çocuğunuza anlatın. Bu önerileri uygulamanıza rağmen çocuğunuz sürekli sizle inatlaşmaya devam ediyorsa psikolojik destek almanızı öneririm                                                                                                 Uzman Klinik Psikolog                                                                                                Çinara Nuroğlu

image
Tarih22.08.2021

Çocukla Doğru İletişim Kurmak

  “Çocuk anne ve babası ile nasıl iletişim kuruyorsa hayatla da o şekilde iletişim kuracaktır”. Sağlıklı bir iletişim aile içinde başlamalıdır. Çocuğunuzla doğru iletişim kurmanız, hayat boyu aranızdaki bağın sağlam ve güvenilir olması demektir. Sağlıklı bir iletişimin en önemli yolu empatidir. Anne ve babalar, çocuklar için hayattaki en önemli rol-modeldir. Aile içi ilişkiler ne kadar sağlıklı olursa, çocuğun başkalarıyla kurduğu ilişki de aynı şekilde sağlıklı olacaktır. Çocuk yetiştirirken sabırlı olmak ve karşınızdakinin bir çocuk olduğunun farkında olmak çok önemlidir. Önce etkili dinlemek, sonra anlamak, sonra doğru yorumlamak sağlıklı iletişimin vazgeçilmez faktörüdür. Unutmayın; Mutlu bir anne-baba daha mutlu çocuklar yetiştirebilecektir.

image
Tarih11.12.2021

Çocuklarda Kaygı Ve Korku Durumlarında Bizler Neler Yapmalıyız?

    Okulun ilk yılları ve okul öncesi dönemlerde korku ve kaygılarda artış görülebilmektedir. Onların düşünce sistemleri erişkinler kadar gelişmemiştir. Çocuklarda en sık görülen korkulardan biri karanlık korkusudur. Çocuğun karanlık korkusunun zamanla azalması için gece ile ilgili görüntüler konuşulmalı bunun ile ilgili hikâyeler anlatılmalı ve onu anlamaya çalışılmalıdır. Çocuklarda okul korkusu oluşabilmektedir. Okula gitmek istememe durumunun araştırılıp ailenin bu konuda nasıl davranılması gerektiği konusunda mutlaka bilgi alması gerekir. Bazen çocuklar televizyonda izledikleri çizgi film kahramanlarından etkilenip korkabilmektedir. Ve çocuklar korktukları şeylere bir taraftan merak salarlar. Bu yüzden korkularının üstüne gitmek onları heyecanlandırabilir. Örneğin izlediği çizgi filimdeki bir karakterden korkabilir rüyalarına girebilir fakat o çizgi filimi daha çok izlemek isteyebilir. Anne babalar onun sevdiğini düşünebilirler. Fakat aslında çocuk ondan korkmaktadır ve korkusunu yenmek istediği için onu izlemek istemektedir. Bu nedenle bilgisayardaki ve televizyondaki çocukları korkutabilecek kahraman ve mesajlardan uzak tutmak çocuğun ruh sağlığı için daha yararlı olacaktır. Çocukları korkuları ile yüzleştirmeye çalışmak veya yenmeleri için zorlamak korkularını daha çok arttırmaktadır. Anne, baba, bakıcı veya öğretmen çocuğun korkularına yanlış yaklaşımlarda bulunsalar bu çocukların korkuları ergenlik hatta yetişkinliğe kadar devam edebilir. Eğer korkular çocuğun yaşamını engel teşkil ediyorsa davranış bozukluğuna dönüşmektedir. Bu durumda da uzmandan yardım alınması gerekir. Asla çocuğun korkuları yok sayılmamalı, utandırılmamalı ve küçümsenmemelidir. Onlara korku içerikli masallar anlatmayın. Çocuğun korkusunu tetikleyebilecek olan obje ve nesneleri odasından kaldırın. Korku içerikli filimler izletmeyin. Korkusunun belirli bir olaydan sonramı ortaya çıktığını yoksa bir olaya bağlantılımı olduğunu anlamaya çalışın. Korkusu ile aşamalı olarak baş edebilmesine yardımcı olmaya çalışın. Öncelikle şunu bilmeli ve anlamalıyız çocuklar korkutularak terbiye edilmez. Buradaki en önemli şey çocuğunuzla empati kurmaktır.  Onların duygularını ve düşüncelerini anlayarak onlara yaklaşmalıyız. Yoksa bu onların korkularını arttırır ve huzursuzlaştırır. Çocuklar için ev içindeki ortamın huzurlu olması, aile içinde ki iletişim becerilerin kaliteli olabilmesi ve söz verildiği zaman yapılması gibi güvenli bir ortamın oluşumu çok önemlidir.  

image
Tarih23.03.2021

Çocuklarda Dikkat Eksikliği Ve Hiperaktivite Bozukluğu

Dikkat eksikliği ve aşırı hareketlilik çocuklar arasında en sık görülen davranış problemleridir. Dikkat eksikliği zekâ ile alakalı bir durum değildir.  Çocuklarda başlayıp erişkinliğe kadar devam edebilmektedir. Genellikle erkek çocuklarda daha sık görülmektedir. Okul yıllarının başlangıcıyla çocuklardaki bu özellikler daha çok belirginleşir. Çocuğun Okuldaki öğretmenlerinden sık sık uyarılar alması ile aile fark etmeye başlar. Bu özellikler yerinde duramama, kıpır kıpır olma, dikkatini bir alanda uzun süre odaklayamaması ve konsantre olamama şeklinde ortaya çıkar. Anne baba ile tartışmaya girebilir, ödev yaparken kapı çalsa fırlayıp gidebilir, sürekli etrafla ilgilenebilirler.  Bütün bunlara dürtüsellikte eklenebilir. Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu genellikle birlikte görülmektedir. Fakat bazı durumlarda dikkat eksikliği hiperaktiviteye göre daha çok belirginleşir. Veya tam tersi daha hareketli hiperaktif olup dikkati zaman zaman daha iyi olabilmektedir. Veya bazı durumlarda bu iki bozuklukta geri planda kalıp daha çok dürtü bozukluğu ortaya çıkabilir.  Dürtü kontrolü olmayan çocuklar ne istediğini bilemez ve o an ne istiyorsa düşünmeden onu yapmak ister. Örneğin birileri konuşurken hemen araya girer ve çok konuşurlar bir soru sorulduğunda da daha sorunun tamamı gelmeden hemen cevap veremeye çalışırlar. Dürtüsel bir çocuk beklemez, durmaz, düşünmez. İstediği o an neyse anında yapacaktır. Sonradan pişman olacağı bir şeyi bildikleri halde kendilerini alıkoyamazlar ve yaparlar. Bazı çocuklarda hareketlilik daha az görülebilmektedir. Fakat her şeyden çabuk sıkılma, dikkatini devam ettirememe, eşyaları ödevleri unutma, dikkatsizce sürekli hatalar yapma, soruları yanlış okuma, öğretmeni dinlememe, seslendiğinizde duymama, hiçbir işi sonuna kadar tamamlayamama veya ders yaparken kısa bir süre sonra bütün dikkati kaybetme gibi özelliklerden bazıları var ise dikkat eksikliğinin ön planda olduğunu söyle biliriz. Genellikle bu çocuklar sınavlarda çok basit hatalar yapabilirler. Bazen de sınav sırasında soruları okumadan hemen yapmak için yanlış cevaplamaktadırlar. Çok sıkıldıkları için sınavın bitmesini beklemeden kâğıtlarını teslim edebilirler. Ev ödevlerini yaparken de yanlarında mutlaka birilerini isterler tek başlarına yapmakta zorlanırlar veya yapmak istemezler. Mutlaka burada bilmeniz gereken bir şey vardır. Bu çocuklar öğrenmede zorluk çektiklerini ve diğer arkadaşlarından geride olduklarının farkındadırlar. Bu sebepten dolayı da kendilerini yetersiz hissedebilmektedirler. Ödevlerden kaçınmak isteği ders yapmak istememesinin sebebi de bunlardan kaynaklanmaktadır. Hiperaktif çocukların okul sorunları sık olarak karşımıza çıkabilir. Hatta okul sorunlarının bir sonraki boyutu okuldan atılmaya kadar gidebilmektedir. Zekasının iyi olduğu fakat ders başarısının çok düşük olduğu çocuklar görebilmekteyiz. Bazen bunun sebebi aşırı hareketlilik ve dikkat eksikliğinden kaynaklanabilmektedir. Bunu fark edip doğru bir tedavi uygulanırsa o çocukların kısa bir süre sonra ders başarısının arttığı görülebilmektedir. Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu tanısı bir uzman tarafından konması gereklidir. Çünkü yanlış tanı koyulursa bu çocuğun sorunları ileride daha çok artacaktır. Buna mutlaka dikkat edilmesi gerekmektedir. Bu belirtilerin kendi arasında şiddet derecesi vardır bunlar hafif dereceli, orta dereceli ve ağır dereceli olarak sınıflandırabiliriz. Bu tanıyı koyarken de çocuğun işlevsellik durumuna bakılarak aynı zamanda okulda öğretmenlerle görüşülerek, aileden öykü alınarak ve gerekirse bazı testler yapıldıktan sonra sonuçlandırılmalıdır. Ve bir yönerge belirlenip anne ve babayla iş birliği yapılarak uygun bir tedaviye başlanılır. Genellikle bu durumlar anne ve babalar tarafından geç fark edilir. Ve tedaviye geç getirebilmektedirler. Ne kadar erken fark edilip tedaviye başlanırsa okul hayatında da  bu durumla daha kolay baş edilebilinir. Bu durumun tedavi edilmesi veya edilmemesi çocuğun bütün hayatı açısından onu etkiyebilecek ve bütün hayatını değiştirebilecek kadar önemlidir. Eğer tedavi edilmezse ergenlik döneminde de ortaya çıkabilmektedir. Eğitim ve iş hayatında yaşadığı birçok sorunlar, kayıplar, evlilik ve ilişki problemleri, trafik kazaları, davranım bozuklukları, madde bağımlılıkları, artan suç oranları en sık görülenlerdendir.                                                                                                          Uzm. Klinik Psk. ÇİNARA NUROĞLU

image
Tarih23.03.2021

Çocuklarda Kaygı Ve Korku

Yeni olan ve bilmediğimiz herşey bizleri korkutabilir.  Korkular ve kaygılar çocuklarda çok sık bir şekilde görülebilmektedir. Çocuklarda oluşan korkuların başlıca sebeplerinden biride anne ve babaların bu korkuları tetiklemesidir. Özellikle anne ve babaları onlar için ilk başta en güvenilecek liman olmalıdır. Fakat bu limanda bir sarsılma olursa çocukların tedirginlikleri daha çok artmaya başlar. Evde yaşanan huzursuzluklar, anne baba tartışmaları, seslerin yükselmesi, anne veya babayı kaybetme korkusu çocuklar tarafından hemen fark edilmektedir. Bunun yanı sıra korkuları olan çocuklara tehdit edici sözler kullanmak bu korkuyu daha çok tetikleyecek ve arttıracaktır. Çocukların davranışlarını kontrol altına alabilmek için ebeveynler tarafından uygulanan korkutma mesajları çocukların bilinçaltlarına yerleşir ve böylece tedirginlikleri artar. Örneğin uyumayan çocuğa uyumazsan öcüler gelir. Veya yemek yemeyen çocuğa “yemezsen eğer iğne olursun”,  gibi korkutucu sözlerle yaklaşım çözüm değil, tam tersi korku arttırıcı bir davranıştır. Bütün çocuklar ve bebekler bile ebeveynlerinin paniklerini ve endişe duymalarını hissederler. Bazı aileler doğrudan çocuğu kokutmaz. Fakat anne telefonla biri ile konuşurken hastalıktan veya ölümden bahsedip üzücü bir olay şeklinde anlatıyorsa çocuk bunu duyar hisseder. Veya güvenlik önemleri alıp hırsız girmesin diye pencereyi kapatması, kapıyı sık sık kontrol etmesi, bir hayvan gördüğünde çığlık atması gibi korkuları çocuklara yansımaya başlar. Ve bunların yanı sıra aşırı koruyucu aileler bulunmaktadır. Bu gibi durumlarda çocuğa sürekli aman dikkat et pencereye yaklaşma, düşersin, köpek kedi görüldüğünde dokunma mikrop kaparsın veya ısırır gibi aşırı koruyucu ailelerin çocukların da kendine güvensizlik ve ürkek davranışlar başlatabilir. Bazen çocuklar korktuğunu söyleyip anne ve baba ile uyumak istediğini belirtirler. Bununda altında birçok sebepler vardır. Bu gibi durumlarda çocuğun asıl gerçek ihtiyacının ne olduğunu iyi anlamalıyız. Bu yüzden istese uyur sadece bir bahane diye düşünmemek gerekir. Onun altında yatan korku ve kaygı anne ve babayı bırakamama onların yanında olma ihtiyacı duymasıdır. Bunun yan sıra karanlık korkusu olabilir. Onlar için karanlıkta her şey çok farklıdır. Hayal dünyaları devreye girmeye başlar. İzledikleri veya hayal ettikleri korkunç kahramanların veya öcülerin her an gelebileceği düşüncesindedirler. Işık açık olduğunda hayaletlerin kaybolacağını düşünebilirler. Çocuklarda korku sonrası mide bulantısı, baş dönmesi, kusma, karın ağrısı, kalp çarpıntısı gibi belirtiler oluşabilmektedir. Bu sinyaller çocuğun korkuları ile  baş edemediğinin göstergesidir. Bu gibi durumlarda önlem almalı ve bir uzmandan yardım isteyebilirsiniz.

image
Tarih23.03.2021

Aile Terapisi

Hiçbir evlilik mükemmel değildir. Çiftler arasında tartışma yaşanmayan bir ilişkinin çok da sağlıklı olduğu söylenemez. Çünkü her iki bireyde farklı görüşlerde düşüncelerde olabilir. Bunun yanı sıra aile içindeki bireyler de birbirlerinden farklı duygu ve düşüncelere sahip olabilirler. Bu yüzden aile içinde anlaşmazlıklar doğabilir. Bunlarda aile içi strese sebep olur. Tartışmamak içinde sorunları göz ardı ederek görmezden gelinirse bu sefer bir noktada bir patlama gerçekleşecektir. Evlilikte problemler genellikle iletişim, problem çözme, tartışma, duygusal yakınlık ve cinsellik gibi konularda ortaya çıkmaktadır. Hemen her çift evlilikleri boyunca zaman zaman da olsa yardıma ihtiyaç duyabilirler. Günümüzde teknolojinin yaygın kullanımı ile birlikte hayatımıza çok fazla yeni bilgiler girmiş durumdadır. Bu yüzdende bireyler arası farklılıklar fazlalaşmış ve kişisel tercihler zenginlik göstermeye başlamıştır. Bu sebeple aile ve çift terapisine bireyler daha fazla ihtiyaç duymaya başlamıştır. İnsanların yaşamında en önemli şeylerden biri diğerleri ile kurulan ilişki iletişimdir. Ve bunun sonucunda elde ettikleri tatmindir. Anne, baba ve çocuklar veya eşler arasındaki, bireyler bu ilişkilerden yeterince doyum sağlayamıyorsa yaşamları için bu durum çok can sıkıcı bir hale gelir. Aile veya çiftler terapiye geldiklerinde ilişkilerinin gidişatını daha iyiye götürmek için terapi ortamındaki gösterecekleri çabayla ilişkilerini daha tatmin edici bir hale getirebilmektedirler. Kimi zaman aileler ve çiftler aralarındaki problemleri kendi becerileriyle bir çözüme ulaştırabilirler. Fakat bazı aile ve çiftlerde bu durum farklı ilerlemeye başlar. Taraflar sürekli tartışma haline girerler. Bunların sıklığı gittikçe artmaya başlar. Bu yüzden zamanla da ilişkiler yıpranmaya başlar ve tarafların birbirilerini suçlamaları giderek şiddetlenir. İlişiler arası öfke patlamaları kavgalar yaşanmaya başlar. Aile ve Çiftler ilişkilerinde yaşadıkları bu sıkıntılı dönemde, aile ve çift terapisinden yardım alarak bu duruma dur diyebilirler. Yaşanan bütün bu sancılı dönemi giderebilmek için sistemsel bir müdahale gerekir. Her farklı bireye ait olan sıkıntı aile üyeleri içinde değerlendirilip, çözüm için de diğer bireylerin yardımcı olması sağlanır.  Aile terapisinin amaçlarından bazıları aile üyeleri arasındaki iletişimi kuvvetlendirmek, aile bireyleri arasında ki anlayışı ve işbirliğini arttırarak problemleri ortadan kaldırmak, ailede süregelen sağlıksız ilişki döngülerini anlamak ve bunları kırmak, bireyler arasındaki ilişinin kalitesini en üst düzeye çıkarmak, ve aile bağlarını güçlendirmeyi çalışmaktır.

image
Tarih23.03.2021

Bireysel Psikoterapi

Bireysel terapi kişinin kendi iç dünyasına yapılan bir yolculuktur. Hayata ve sorunlarına farklı pencereden bakabilmesidir. Kişinin iç dünyası ile dış dünyayı bütünleştirmesidir. bireysel psikoterapi kişinin duygusal sorunlarını iyileştirmek ve kişisel gelişimini sağlamak için terapisti ile birlikte bire bir yürüttüğü seanslarla yapılmaktadır.  Kişiye hangi terapi yöntemi veya terapi tekniği uygun olup olmadığı belirlenir. Kişinin sağlıklı bir ruh sağlığına sahip olması hedeflenir. Yapılan seanslar sırasında danışan ve terapist birlikte, sorunu daha iyi anlamaya, tanımlamaya ve yorulamaya çalışır. Bu soruna neden olabilecek her türlü nedenler araştırılır. Terapist, danışanına huzurlu bir ortam sunar ve yargılamadan onu dinler. Bireyi terapiye getiren olgu, bireyin farkında olmadığı psikolojik bir çatışmanın eseridir. Psikoterapi, kişinin kendini yeniden keşfetmesi, içsel olarak olgunlaşması, problemlere farklı açılardan bakabilmesi, hayata yeni ve daha olumlu anlamlar yükleme, kişinin zevk alma ve üretkenlik potansiyelini en üst düzey de geliştirme aynı zamanda kendilerine ve başkalarına zarar verme potansiyelini en az düzeyde tutma ve kendi iç dünyası ile dış dünyası arasında uyum oluşturabilme sürecidir. “Rüzgârın yönünü değiştiremediğinde, yelkenlerini rüzgâra göre ayarla”

image
Tarih23.03.2021

Depresyon Nedir?

Zaman zaman kendimizi kötü hissetmek hayatın normal bir parçasıdır. Hepimiz ruh halinde inişler çıkışlar yaşamaktayız. Mutsuzluklar yaşayabilmekteyiz fakat depresyon mutsuzluktan daha fazlasıdır. Depresyon kişinin yaşama olan bağlarını yavaşlatır. Depresyon büyük üzüntü, endişe, suçluluk, değersiz hissetme başkalarından uzaklaşma, uyku gibi zihinsel ve bedensel belirtilerle kendini gösteren duygudurumdur. Gerçek anlamda depresyonda olan kişinin dikkat çekici yönü çökkün ruh hali ve zevk almada belirgin azalmadır. Depresyondaki bir birey duygusal açıdan mutsuz karamsar ve gelecek ile ilgili ümitsizdir. Eskiden zevk alarak severek yaptığı şeyler artık zevk vermemeye başlar. Zaman zaman içlerinde büyük bir boşluk ve iç sıkıntısı huzursuzluk duyarlar. Çocuklardaki depresyon genellikle okul yaşamını olumsuz etkileyeme başlar. Çocuk aşırı sinirli olabilmektedir ve arkadaşlarından uzaklaşmaya başlamaktadır. Sessiz ve yalnız kalmayı tercih eder. Odasına kapanır. Ders çalışmak istemez ve konsantrasyon sorunları artmaya başlar. Ruhsal belirtilerin yanı sıra fiziksel belirtilerde başlamaktadır. Baş ağrısı, mide ağrısı gibi bedensel yakınmalar şeklinde gözlemlenir. “Depresyon benliği yitime gösterdiği tepkidir” Depresyonun belirtileri nelerdir? Depresyonun derecesine göre bu belirtilerin biri, bir kaçı veya tamamı görülebilmektedir. İş yerinde evde okulda herhangi bir iş yaparken konsantre olmada güçlük çekme Yaşanılmış olan bir anın önemli detaylarını unutma, hatta bazen olayların kendisini unutma. Daha önce kolaylıkla verilebilen kararları depresyon nedeniyle karar verememe, yanlış kararlar vereceğinden korkma. Nedeni olmayan halsizlik durumları, daha önceden keyif aldığı aktivitelerde zorlanma, ilgisizlik Nedensiz olarak veya kişinin kendi kontrolünde olmayan olaylar nedeni ile yaşanan suçluluk hisleri, günlük aktivitelerde dahi becerisizlik hisleri Uykunuz gelmiş olsa bile uykuya dalmakta güçlük çekme veya bunun tam tersi yorgunluk hissi olmasa dahi günün çoğunu uyuyarak geçirme Herşey yolunda gitse bile gelecekle ilgili aşırı kaygılanma, kendinizle ya da sevdiğiniz kişiler ile ilgili karşı koyamadığınız olumsuz düşünceler. İştah azlığı veya aşırı iştahlı hissetme Ortada hiçbir neden yokken aşırı huzursuz hissetme ve olayların karşısında aşırı sinirli ve agresif tepkiler vermek Aşırı alkol tüketimi veya tehlikeli sporlar yapma, Hayatın yaşama değer olmadığı düşüncesi, intihar etmeyi düşünmek veya planlamak Neden depresyon hastası oluyoruz? Bazen hepimiz zaman zaman kaygı hissederiz ve bunun gibi yaşamımızda büyük olasılıkla hüzün yaratan ancak depresyon tanısı gerektirmeyecek birçok olay yaşarız. Yaşanan olumsuzluklar, büyük acılara neden olan kayıplar, yas, iş yaşamında karşılaştığımız sorunlar, evlilik, aile sorunları, doğum ve lohusalık süreci, kalıtsal yatkınlıklar, fazla alkol kullanımı, bazı hastalıklar (Kanser, Epilepsi, MS, AİDS) ve ilaçlar, Menapoz – Andropoz dönemi, mevsim değişiklikleri gibi birçok nedenler olabilir.  Ama yine de bunları yaşamak herkes de depresyona neden olmayabilir. Bu demektir ki bazı kişilerde depresyona karşı bir yatkınlık söz konusudur. Yapılan araştırmalarda depresyon hastası kişilerin akrabalarında da depresyon yaşadıkları görülmüştür. Yani genetik özelliklerde depresyonun meydana gelmesinde önemli bir rol oynamaktadır. Ve herkes aynı tip depresyon hastası olamaz. Depresyon türleri Majör depresyon: majör depresyon, diğer depresyon türlerinden farklı olarak kişinin günlük aktivitelerini yapmasını engelleyebilir. Majör depresyon belirtileri genellikle, çalışamama, uykusuzluk, yemek yiyememe, daha önceleri keyif aldığınız aktivitelerden zevk alamamak, depresif ruh hali ve olaylara karşı ilgisiz kalma gibi duygudurum hali ile kendini göstermektedir. Majör depresyonu olanlar sürekli bir umutsuzluk ve çaresizlik hissetmektedirler. Kronik depresyon: kronik depresyon uzun süredir devam eden (iki yıl ya da daha uzun süre) depresif bir ruh halidir. Bazı belirtileri majör depresyon ile benzeşir fakat kronik depresyonun belirtileri majör depresyon kadar şiddetli değildir kişinin günlük yaşamını engellemez. Fakat tedavi edilmezse, her şeye kırılan, küsen veya kavgacı bir ruh hali egemen olur. Arkadaşlarından uzaklaşır ve yalnızlığı seçer. Yavaş yavaş hiçbir işinin yolunda gitmeyeceği inancına sahip olmaya başlar. Tipik olmayan (A-tipik) Depresyon: a-tipik depresyonun belirtileri tipik olarak şu şekildedir: aşırı yemek yeme, aşırı uyuma, halsizlik, reddedilmeye karşı aşırı duyarlı olma ve yaşanılan olaylara karşı verilen reaksiyon olarak kötüleşen veya iyileşen ruh halidir. Sıradan depresyonda ise yaygın üzüntü daha çok dikkat çekmektedir. Mevsimsel depresyon: mevsimsel depresyon yılın belirli bir döneminde genellikle her yıl aynı zamanda ortaya çıkabilmektedir, çoğunlukla bahar aylarının bitiminde ve kış aylarının başlamasıyla ortaya çıkmaktadır. Manik depresyon: diğer adı ile “Bipolar Depresyon” olan manik depresyon, karmaşık ruh hali bozukluğudur. İki uçlu depresyondur. Psikotik depresyon: bu depresyon türünde kişinin gerçeklik ile olan bağı ortadan kalkar. Psikotik depresyonda olan kişiler genellikle halüsinasyonlar ve hezeyanlar sık olarak görülür. Doğum sonrası depresyon: yeni doğum yapan annelerin %75’i “bebek melankolisi” çeker. Ama 10 anneden birinde postpartum depresyon adı verilen daha ciddi bir durum gelişir. Anneleri  fiziksel ve duygusal açıdan etkileyen önemli bir psikolojik hastalıktır. Depresyon Tedavi Tedavi edilmeyen depresyon bireye doğrudan zarar verebilir. Alkol veya madde kullanımı eğilimleri daha çok artabilir. Birçok hastalıklara sebep olabilir. Bunun yanı sıra yanlış ilaç kullanımları görülebilmektedir buda kronik depresyonun oluşmasına sebep olabilmektedir. Depresyonun belirtileri ve nedenleri farklı insanlarda farklılık gösterdiği gibi, iyileşme yolları da farklıdır. Bir birey için işe yaramış olan bir yol başka bir birey için işe yaramaz olabilir. Depresyon tedavi edilebilir bir sağlık sorunudur. Depresyon için etkili tedavi sıklıkla bazı terapi çeşitlerini içerir. Terapi size, birçok açıdan depresyonu tedavi etmek için araç sağlar. Ve bunun yanında terapi de öğreneceğiniz birçok şey depresyonun geri dönmesini önlemek için fikir verir. Tedaviye erken başlanması ve düzenli olarak belirli aralıklarla devam edilmesi tedaviden alınan verimi arttıracaktır. Tedavi sadece ruh halinin gelişebilmesi ve yaşam kalitesinin yükselmesi için değil, aynı zamanda fiziksel sağlık içinde hayati önem taşımaktadır. Sonuç olarak; olumlu olaylar olsa dahi hayattan zevk alamıyorsanız, insanlarla ilişkilerinizde sorun yaşamaya başladıysanız, eskiden keyif aldığınız aktiviteleri yapmak artık istemiyorsanız depresyonda olabilirsiniz. “Bedenimizi hasta eden, ruhumuzun baskılarıdır”. “Gören, duyan yalnız ruhtur, geri kalan her şey sessiz ve sağırdır.”