Uzm.Kl.Psk. Çinara NUROĞLU
image
image

ÇOCUKLARDA DİKKAT EKSİKLİĞİ VE HİPERAKTİVİTE BOZUKLUĞU

Dikkat eksikliği ve aşırı hareketlilik çocuklar arasında en sık görülen davranış problemleridir. Dikkat eksikliği zekâ ile alakalı bir durum değildir.  Çocuklarda başlayıp erişkinliğe kadar devam edebilmektedir. Genellikle erkek çocuklarda daha sık görülmektedir. Okul yıllarının başlangıcıyla çocuklardaki bu özellikler daha çok belirginleşir. Çocuğun Okuldaki öğretmenlerinden sık sık uyarılar alması ile aile fark etmeye başlar. Bu özellikler yerinde duramama, kıpır kıpır olma, dikkatini bir alanda uzun süre odaklayamaması ve konsantre olamama şeklinde ortaya çıkar. Anne baba ile tartışmaya girebilir, ödev yaparken kapı çalsa fırlayıp gidebilir, sürekli etrafla ilgilenebilirler.  Bütün bunlara dürtüsellikte eklenebilir. Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu genellikle birlikte görülmektedir. Fakat bazı durumlarda dikkat eksikliği hiperaktiviteye göre daha çok belirginleşir. Veya tam tersi daha hareketli hiperaktif olup dikkati zaman zaman daha iyi olabilmektedir. Veya bazı durumlarda bu iki bozuklukta geri planda kalıp daha çok dürtü bozukluğu ortaya çıkabilir.  Dürtü kontrolü olmayan çocuklar ne istediğini bilemez ve o an ne istiyorsa düşünmeden onu yapmak ister. Örneğin birileri konuşurken hemen araya girer ve çok konuşurlar bir soru sorulduğunda da daha sorunun tamamı gelmeden hemen cevap veremeye çalışırlar. Dürtüsel bir çocuk beklemez, durmaz, düşünmez. İstediği o an neyse anında yapacaktır. Sonradan pişman olacağı bir şeyi bildikleri halde kendilerini alıkoyamazlar ve yaparlar. Bazı çocuklarda hareketlilik daha az görülebilmektedir. Fakat her şeyden çabuk sıkılma, dikkatini devam ettirememe, eşyaları ödevleri unutma, dikkatsizce sürekli hatalar yapma, soruları yanlış okuma, öğretmeni dinlememe, seslendiğinizde duymama, hiçbir işi sonuna kadar tamamlayamama veya ders yaparken kısa bir süre sonra bütün dikkati kaybetme gibi özelliklerden bazıları var ise dikkat eksikliğinin ön planda olduğunu söyle biliriz. Genellikle bu çocuklar sınavlarda çok basit hatalar yapabilirler. Bazen de sınav sırasında soruları okumadan hemen yapmak için yanlış cevaplamaktadırlar. Çok sıkıldıkları için sınavın bitmesini beklemeden kâğıtlarını teslim edebilirler. Ev ödevlerini yaparken de yanlarında mutlaka birilerini isterler tek başlarına yapmakta zorlanırlar veya yapmak istemezler. Mutlaka burada bilmeniz gereken bir şey vardır. Bu çocuklar öğrenmede zorluk çektiklerini ve diğer arkadaşlarından geride olduklarının farkındadırlar. Bu sebepten dolayı da kendilerini yetersiz hissedebilmektedirler. Ödevlerden kaçınmak isteği ders yapmak istememesinin sebebi de bunlardan kaynaklanmaktadır. Hiperaktif çocukların okul sorunları sık olarak karşımıza çıkabilir. Hatta okul sorunlarının bir sonraki boyutu okuldan atılmaya kadar gidebilmektedir. Zekasının iyi olduğu fakat ders başarısının çok düşük olduğu çocuklar görebilmekteyiz. Bazen bunun sebebi aşırı hareketlilik ve dikkat eksikliğinden kaynaklanabilmektedir. Bunu fark edip doğru bir tedavi uygulanırsa o çocukların kısa bir süre sonra ders başarısının arttığı görülebilmektedir. Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu tanısı bir uzman tarafından konması gereklidir. Çünkü yanlış tanı koyulursa bu çocuğun sorunları ileride daha çok artacaktır. Buna mutlaka dikkat edilmesi gerekmektedir. Bu belirtilerin kendi arasında şiddet derecesi vardır bunlar hafif dereceli, orta dereceli ve ağır dereceli olarak sınıflandırabiliriz. Bu tanıyı koyarken de çocuğun işlevsellik durumuna bakılarak aynı zamanda okulda öğretmenlerle görüşülerek, aileden öykü alınarak ve gerekirse bazı testler yapıldıktan sonra sonuçlandırılmalıdır. Ve bir yönerge belirlenip anne ve babayla iş birliği yapılarak uygun bir tedaviye başlanılır. Genellikle bu durumlar anne ve babalar tarafından geç fark edilir. Ve tedaviye geç getirebilmektedirler. Ne kadar erken fark edilip tedaviye başlanırsa okul hayatında da  bu durumla daha kolay baş edilebilinir. Bu durumun tedavi edilmesi veya edilmemesi çocuğun bütün hayatı açısından onu etkiyebilecek ve bütün hayatını değiştirebilecek kadar önemlidir. Eğer tedavi edilmezse ergenlik döneminde de ortaya çıkabilmektedir. Eğitim ve iş hayatında yaşadığı birçok sorunlar, kayıplar, evlilik ve ilişki problemleri, trafik kazaları, davranım bozuklukları, madde bağımlılıkları, artan suç oranları en sık görülenlerdendir.                                                                                                          Uzm. Klinik Psk. ÇİNARA NUROĞLU

AİLE TERAPİSİ

Hiçbir evlilik mükemmel değildir. Çiftler arasında tartışma yaşanmayan bir ilişkinin çok da sağlıklı olduğu söylenemez. Çünkü her iki bireyde farklı görüşlerde düşüncelerde olabilir. Bunun yanı sıra aile içindeki bireyler de birbirlerinden farklı duygu ve düşüncelere sahip olabilirler. Bu yüzden aile içinde anlaşmazlıklar doğabilir. Bunlarda aile içi strese sebep olur. Tartışmamak içinde sorunları göz ardı ederek görmezden gelinirse bu sefer bir noktada bir patlama gerçekleşecektir. Evlilikte problemler genellikle iletişim, problem çözme, tartışma, duygusal yakınlık ve cinsellik gibi konularda ortaya çıkmaktadır. Hemen her çift evlilikleri boyunca zaman zaman da olsa yardıma ihtiyaç duyabilirler. Günümüzde teknolojinin yaygın kullanımı ile birlikte hayatımıza çok fazla yeni bilgiler girmiş durumdadır. Bu yüzdende bireyler arası farklılıklar fazlalaşmış ve kişisel tercihler zenginlik göstermeye başlamıştır. Bu sebeple aile ve çift terapisine bireyler daha fazla ihtiyaç duymaya başlamıştır. İnsanların yaşamında en önemli şeylerden biri diğerleri ile kurulan ilişki iletişimdir. Ve bunun sonucunda elde ettikleri tatmindir. Anne, baba ve çocuklar veya eşler arasındaki, bireyler bu ilişkilerden yeterince doyum sağlayamıyorsa yaşamları için bu durum çok can sıkıcı bir hale gelir. Aile veya çiftler terapiye geldiklerinde ilişkilerinin gidişatını daha iyiye götürmek için terapi ortamındaki gösterecekleri çabayla ilişkilerini daha tatmin edici bir hale getirebilmektedirler. Kimi zaman aileler ve çiftler aralarındaki problemleri kendi becerileriyle bir çözüme ulaştırabilirler. Fakat bazı aile ve çiftlerde bu durum farklı ilerlemeye başlar. Taraflar sürekli tartışma haline girerler. Bunların sıklığı gittikçe artmaya başlar. Bu yüzden zamanla da ilişkiler yıpranmaya başlar ve tarafların birbirilerini suçlamaları giderek şiddetlenir. İlişiler arası öfke patlamaları kavgalar yaşanmaya başlar. Aile ve Çiftler ilişkilerinde yaşadıkları bu sıkıntılı dönemde, aile ve çift terapisinden yardım alarak bu duruma dur diyebilirler. Yaşanan bütün bu sancılı dönemi giderebilmek için sistemsel bir müdahale gerekir. Her farklı bireye ait olan sıkıntı aile üyeleri içinde değerlendirilip, çözüm için de diğer bireylerin yardımcı olması sağlanır.  Aile terapisinin amaçlarından bazıları aile üyeleri arasındaki iletişimi kuvvetlendirmek, aile bireyleri arasında ki anlayışı ve işbirliğini arttırarak problemleri ortadan kaldırmak, ailede süregelen sağlıksız ilişki döngülerini anlamak ve bunları kırmak, bireyler arasındaki ilişinin kalitesini en üst düzeye çıkarmak, ve aile bağlarını güçlendirmeyi çalışmaktır.

ÇOCUKLARDA ANKSİYETE VE KAYGI BOZUKLUKLARI

Yeni olan ve bilmediğimiz herşey bizleri korkutabilir.  Korkular ve kaygılar çocuklarda çok sık bir şekilde görülebilmektedir. Çocuklarda oluşan korkuların başlıca sebeplerinden biride anne ve babaların bu korkuları tetiklemesidir. Özellikle anne ve babaları onlar için ilk başta en güvenilecek liman olmalıdır. Fakat bu limanda bir sarsılma olursa çocukların tedirginlikleri daha çok artmaya başlar. Evde yaşanan huzursuzluklar, anne baba tartışmaları, seslerin yükselmesi, anne veya babayı kaybetme korkusu çocuklar tarafından hemen fark edilmektedir. Bunun yanı sıra korkuları olan çocuklara tehdit edici sözler kullanmak bu korkuyu daha çok tetikleyecek ve arttıracaktır. Çocukların davranışlarını kontrol altına alabilmek için ebeveynler tarafından uygulanan korkutma mesajları çocukların bilinçaltlarına yerleşir ve böylece tedirginlikleri artar. Örneğin uyumayan çocuğa uyumazsan öcüler gelir. Veya yemek yemeyen çocuğa “yemezsen eğer iğne olursun”,  gibi korkutucu sözlerle yaklaşım çözüm değil, tam tersi korku arttırıcı bir davranıştır. Bütün çocuklar ve bebekler bile ebeveynlerinin paniklerini ve endişe duymalarını hissederler. Bazı aileler doğrudan çocuğu kokutmaz. Fakat anne telefonla biri ile konuşurken hastalıktan veya ölümden bahsedip üzücü bir olay şeklinde anlatıyorsa çocuk bunu duyar hisseder. Veya güvenlik önemleri alıp hırsız girmesin diye pencereyi kapatması, kapıyı sık sık kontrol etmesi, bir hayvan gördüğünde çığlık atması gibi korkuları çocuklara yansımaya başlar. Ve bunların yanı sıra aşırı koruyucu aileler bulunmaktadır. Bu gibi durumlarda çocuğa sürekli aman dikkat et pencereye yaklaşma, düşersin, köpek kedi görüldüğünde dokunma mikrop kaparsın veya ısırır gibi aşırı koruyucu ailelerin çocukların da kendine güvensizlik ve ürkek davranışlar başlatabilir. Bazen çocuklar korktuğunu söyleyip anne ve baba ile uyumak istediğini belirtirler. Bununda altında birçok sebepler vardır. Bu gibi durumlarda çocuğun asıl gerçek ihtiyacının ne olduğunu iyi anlamalıyız. Bu yüzden istese uyur sadece bir bahane diye düşünmemek gerekir. Onun altında yatan korku ve kaygı anne ve babayı bırakamama onların yanında olma ihtiyacı duymasıdır. Bunun yan sıra karanlık korkusu olabilir. Onlar için karanlıkta her şey çok farklıdır. Hayal dünyaları devreye girmeye başlar. İzledikleri veya hayal ettikleri korkunç kahramanların veya öcülerin her an gelebileceği düşüncesindedirler. Işık açık olduğunda hayaletlerin kaybolacağını düşünebilirler. Çocuklarda korku sonrası mide bulantısı, baş dönmesi, kusma, karın ağrısı, kalp çarpıntısı gibi belirtiler oluşabilmektedir. Bu sinyaller çocuğun korkuları ile  baş edemediğinin göstergesidir. Bu gibi durumlarda önlem almalı ve bir uzmandan yardım isteyebilirsiniz.

OYUN TERAPİSİ NEDİR VE HANGİ DURUMLARDA UYGULANIR?

“Oyun terapisi, çocukların oyunlar oynayarak iç dünyalarını keşfe çıktığı bir yolculuktur.” Oyun odası, çocukların dış dünyalarını yansıttığı bir alandır. Oyuncaklar, çocukların kelimeleri ifade ediş şekli olup onların iç dünyalarını yansıtmaya vesile olurlar. Ve bu sayede iç dünyalarındaki karmaşalar çözülmeye başlar. Oyun terapisi 2-13 yaş aralığındaki çocuklara uygulanarak, onların ve ailelerinin duygularını ifade etmelerine, iletişim becerilerini geliştirmelerine ve problemlerini çözmelerine yardımcı olan bir terapi yöntemidir.  Öfke, üzüntü, korku, travma ve hayal kırıklıklarını, terapistin sağladığı güvenli ortamda canlandırabilirler. Böylece oyun terapisi ile bastırılmış duygularını yüzeye çıkarabilirler ve onlarla nasıl baş etmeleri gerektiğini öğrenirler. Yetişkinler için konuşmak ve danışmanlık almak ne ise çocuklar için oyun terapisi o demektir. Terapi sürecinde çocuklar; deneyimlerini, duygularını ve iç dünyalarını açarak terapiste onları anlama imkânı sunarlar. Oyun terapisinde; çocukların düşüncelerine, duygularına, fantezilerine ve çevrelerinin üzerlerindeki etkilerine odaklanılır. Çocuklar terapi sayesinde, üzerlerindeki olumsuz duyguları yeniden yaşarlar ve terapistin yardımıyla bu duygulara yönelik yeni bir bakış açısı geliştirmeye başlarlar. Terapiyle birlikte, karşılaştıkları durumlar ile nasıl başa çıkabileceklerine yönelik yeni stratejiler öğrenirler.    Oyun Terapisinin Yardımcı Olacağı Problemler Nelerdir?   Oyun terapisine ihtiyaç duyulan pek çok durum vardır. Başlıklar halinde özetlersek; Öfke kontrol problemleri Anksiyete bozuklukları Erken yaşta girilen depresyon Kaygılar ve takıntılar Korkular Travmalar Kardeş kıskançlıkları ve iletişim problemleri Ebeveynlari ayrılmış çocuklar Yakın birini kaybeden çocuklar ve yas süreçleri Otizm İçe kapanıklık ve çekingenlik Fiziksel ve zihinsel öğrenme güçlüğü çekenler Okulda problem yaşayan çocuklar Uyku, yemek ve tuvalet eğitimi sorunları Dürtü bozuklukları Taciz psikozu Davranışsal sorunlar (vurma, küfür vb.) Özgüven ve sosyal beceri sorunları Hiperaktivite ve dikkat eksiklikleri Ağır hastalık süreçleri Şiddete maruz kalmalar Tuvalet eğitimi Mastürbasyon Ailevi Sorunlar   Oyun Terapisinin Çocukların Gelişiminde Ne Gibi Katkıları Vardır? Çocukların özgüvenini arttırmaktadır. Davranışlarının sorumluluğunu almayı ve sorumluluklarını nasıl yerine getirebileceklerini öğrenir Oyunla duygularını ifade etme imkanı sağlar. Başkalarıyla empati kurabilmeyi öğrenirler. Davranışlarını ve duygularını kontrol etmeyi öğrenir Problemlerle baş etmeyi ve yeni fikirler üretmeyi öğrenir Başkalarını olduğu gibi kabul etmeyi ve saygıyı öğrenir Kendi yeteneklerinin farkına varmayı keşfeder Konuşma bozukluklarını düzeltmeye yardımcı olur. Dürtülerini ve duygularını yeniden kontrol etmelerine yardımcı olur. Pozitif bakış açısına sahip olmaya başlarlar. Rahatlamalarını ve gevşemelerini sağlar. Arkadaşlık ilişkilerinde, iletişim becerileri güçlenmeye başlar. İçe kapanık çocukların rahatça duygularını ifade etmesine yardımcı olur. Aile içi ilişkileri sağlıklı bir şekilde düzenler. Korkularını yenmeyi öğrenmeye başlarlar.   Kimler Oyun Terapisi Uygulayabilir? Oyun terapisi uygulamak için özel eğitimlerden geçmek ve bu alanda deneyim sahibi olmak gerekir. Yasalar ve yönetmeliklerle göre, terapi yapabilmek için psikoloji bölüm lisansını tamamladıktan sonra Klinik Psikolog yüksek lisansı eğitimi alınması gerekmektedir. Bu ünvana sahip olmayan kişiler terapi yapamamaktadırlar. Oyun terapisinde kullanılacak yöntemler çocukların kişiliğine ve içinde bulundukları ruh haline göre karar verileceği için, deneyimli ve alanında uzman bir oyun terapisti ile gerçekleştirilmesi çok önemlidir.   Oyun Terapisine Giderken Çocuğa Nasıl Bir Açıklama Yapılmalıdır?   “Sen resim yaparken, hikaye anlatırken, topla veya herhangi bir şeyle oynarken senin duygularını anlamana yardımcı olacak bir oyun terapisine gidiyorsun. Bu senin duyguların hakkında konuşmana ve kendini anlamana yardımcı olacak bir yöntem. Çünkü eğer duygularını içinde tutarsan ve ne hissettiğini fark etmezsen her an öfkelenecekmişsin gibi olabilir ve mutsuz hissedebilirsin. Korkmamalısın senin istemediğin hiçbir şeyi yaptırmayacak, yapmak ve söylemek istediklerini kendin seçeceksin”.  Bu açıklama çocuğun kendisini güvende hissetmesine neden olacaktır. Seni bir arkadaşıma götüreceğim diye bir açıklama yapmak doğru bir yöntem değildir. Çünkü o zaman paylaşmak istemeyecektir ve duygularını özgürce ifade etmekten çekinecektir. Bu durum oyun terapisini tamamen olumsuz yönde etkileyecektir. Sadece oyunlar oynayacaksınız demekte doğru bir yöntem değildir, çünkü orayı bir oyun evi olarak algılayacaktır. Bizim burdaki amacımız bu değil, gideceği yerden fayda görebileceğini duygu ve düşüncelerini aktarabileceğini bilmelidir.   “Kuşlar Uçar, Balıklar Yüzer, Çocuklar oynar”

ERGEN VE AİLELERLE KLİNİK ÇALIŞMA

Çalışma alanları hakkında detaylı bilgi almak için lütfen iletişime geçiniz. En kısa sürede tarafınıza geri dönüş yapılacaktır.

DİSLEKSİ (ÖĞRENME BOZUKLUĞU)

Çalışma alanları hakkında detaylı bilgi almak için lütfen iletişime geçiniz. En kısa sürede tarafınıza geri dönüş yapılacaktır.

TEKNOLOJİ BAĞIMLILIĞI

Çalışma alanları hakkında detaylı bilgi almak için lütfen iletişime geçiniz. En kısa sürede tarafınıza geri dönüş yapılacaktır.

ÇOCUKLUK DÖNEMİ PROBLEMLERİ

(Alt ıslatma, kardeş kıskançlığı, korkular, öfke nöbetleri.) Çalışma alanları hakkında detaylı bilgi almak için lütfen iletişime geçiniz. En kısa sürede tarafınıza geri dönüş yapılacaktır.

ÇOCUKLARDA DÜRTÜ KONTROLÜ BOZUKLUĞU

Çalışma alanları hakkında detaylı bilgi almak için lütfen iletişime geçiniz. En kısa sürede tarafınıza geri dönüş yapılacaktır.

ANNE VE ÇOCUK İLİŞKİSİ

Çalışma alanları hakkında detaylı bilgi almak için lütfen iletişime geçiniz. En kısa sürede tarafınıza geri dönüş yapılacaktır.

ÇOCUKLARDA DAVRANIŞ VE UYUM BOZUKLUĞU

Çalışma alanları hakkında detaylı bilgi almak için lütfen iletişime geçiniz. En kısa sürede tarafınıza geri dönüş yapılacaktır.

OTİSTİK ÇOCUKLARLA EĞİTİM PROGRAMLARI

Çalışma alanları hakkında detaylı bilgi almak için lütfen iletişime geçiniz. En kısa sürede tarafınıza geri dönüş yapılacaktır.

ÇOCUKLARDA TRAVMA VE TRAVMA SONRASI STRES BOZUKLUĞU

Çalışma alanları hakkında detaylı bilgi almak için lütfen iletişime geçiniz. En kısa sürede tarafınıza geri dönüş yapılacaktır.

ÇOCUK VE ERGENLERDE DEPRESYON

Çalışma alanları hakkında detaylı bilgi almak için lütfen iletişime geçiniz. En kısa sürede tarafınıza geri dönüş yapılacaktır.

SOSYALLEŞME VE ÖZGÜVEN PROBLEMLERİ

Çalışma alanları hakkında detaylı bilgi almak için lütfen iletişime geçiniz. En kısa sürede tarafınıza geri dönüş yapılacaktır.

AKRAN İLİŞKİLERİ PROBLEMİ

Çalışma alanları hakkında detaylı bilgi almak için lütfen iletişime geçiniz. En kısa sürede tarafınıza geri dönüş yapılacaktır.

STRESLE BAŞA ÇIKMA VE ÖFKE KONTROLÜ

Çalışma alanları hakkında detaylı bilgi almak için lütfen iletişime geçiniz. En kısa sürede tarafınıza geri dönüş yapılacaktır.

ERGENLİK DÖNEMİNDE RUHSAL YAŞANAN SORUNLAR

Çalışma alanları hakkında detaylı bilgi almak için lütfen iletişime geçiniz. En kısa sürede tarafınıza geri dönüş yapılacaktır.

BOŞANMA SÜRECİ

Çalışma alanları hakkında detaylı bilgi almak için lütfen iletişime geçiniz. En kısa sürede tarafınıza geri dönüş yapılacaktır.

TUVALET EĞİTİMİ

Çalışma alanları hakkında detaylı bilgi almak için lütfen iletişime geçiniz. En kısa sürede tarafınıza geri dönüş yapılacaktır.

FOBİLER

Çalışma alanları hakkında detaylı bilgi almak için lütfen iletişime geçiniz. En kısa sürede tarafınıza geri dönüş yapılacaktır.

BİREYSEL PSİKOTERAPİ

Bireysel terapi ya da bireysel psikoterapi, danışan ile terapist arasında birebir şekilde gerçekleştirilen, psikolojik değerlendirme ve psikoterapötik müdahalelerin kullanımı gibi süreçleri içeren, yapılandırılmış, amaca yönelik, danışan ve psikoterapist arasındaki güven ilişkisine dayanan çalışmalardır. Psikoterapi sürecinde amaç, bireyin gündelik yaşama uyumunu bozan; iş, okul, aile yaşamı gibi gündelik hayata dair temel süreçlerindeki işlevselliğini olumsuz etkileyen davranışların düzenlenmesi veya herhangi bir psikolojik sağlık sorununun beraberinde gelen belirtilerin ortadan kaldırılması ve nihai olarak bireyin psikolojik iyilik halinin arttırılmasıdır. Psikoterapi süreci bireylere aynı zamanda problem çözme becerisi, ilişki ve iletişim becerileri, sosyal beceriler, duygu düzenleme becerileri gibi çok çeşitli konularda ilerleme olanağı sağlar. Psikoterapi tek bir yöntem değildir, çok sayıda farklı psikoterapi kuramı ve uygulamaları vardır. Ancak bu yöntemler arasında bilimsel olarak etkinliği kanıtlanmış olan Bilişsel Davranışçı Terapi, Şema Terapi, EMDR (Göz Hareketleri ile Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşlemleme) Terapisi gibi yöntemler çok daha hızlı ve başarılı sonuçlanmaktadır.

DUYGU VE DURUM BOZUKLUKLARI

Çalışma alanları hakkında detaylı bilgi almak için lütfen iletişime geçiniz. En kısa sürede tarafınıza geri dönüş yapılacaktır.

OBSESİF - KOMPULSİF BOZUKLUK (TAKINTILAR)


Çalışma alanları hakkında detaylı bilgi almak için lütfen iletişime geçiniz. En kısa sürede tarafınıza geri dönüş yapılacaktır.

DEPRESYON NEDİR?

Zaman zaman kendimizi kötü hissetmek hayatın normal bir parçasıdır. Hepimiz ruh halinde inişler çıkışlar yaşamaktayız. Mutsuzluklar yaşayabilmekteyiz fakat depresyon mutsuzluktan daha fazlasıdır. Depresyon kişinin yaşama olan bağlarını yavaşlatır. Depresyon büyük üzüntü, endişe, suçluluk, değersiz hissetme başkalarından uzaklaşma, uyku gibi zihinsel ve bedensel belirtilerle kendini gösteren duygudurumdur. Gerçek anlamda depresyonda olan kişinin dikkat çekici yönü çökkün ruh hali ve zevk almada belirgin azalmadır. Depresyondaki bir birey duygusal açıdan mutsuz karamsar ve gelecek ile ilgili ümitsizdir. Eskiden zevk alarak severek yaptığı şeyler artık zevk vermemeye başlar. Zaman zaman içlerinde büyük bir boşluk ve iç sıkıntısı huzursuzluk duyarlar. Çocuklardaki depresyon genellikle okul yaşamını olumsuz etkileyeme başlar. Çocuk aşırı sinirli olabilmektedir ve arkadaşlarından uzaklaşmaya başlamaktadır. Sessiz ve yalnız kalmayı tercih eder. Odasına kapanır. Ders çalışmak istemez ve konsantrasyon sorunları artmaya başlar. Ruhsal belirtilerin yanı sıra fiziksel belirtilerde başlamaktadır. Baş ağrısı, mide ağrısı gibi bedensel yakınmalar şeklinde gözlemlenir. “Depresyon benliği yitime gösterdiği tepkidir” Depresyonun belirtileri nelerdir? Depresyonun derecesine göre bu belirtilerin biri, bir kaçı veya tamamı görülebilmektedir. İş yerinde evde okulda herhangi bir iş yaparken konsantre olmada güçlük çekme Yaşanılmış olan bir anın önemli detaylarını unutma, hatta bazen olayların kendisini unutma. Daha önce kolaylıkla verilebilen kararları depresyon nedeniyle karar verememe, yanlış kararlar vereceğinden korkma. Nedeni olmayan halsizlik durumları, daha önceden keyif aldığı aktivitelerde zorlanma, ilgisizlik Nedensiz olarak veya kişinin kendi kontrolünde olmayan olaylar nedeni ile yaşanan suçluluk hisleri, günlük aktivitelerde dahi becerisizlik hisleri Uykunuz gelmiş olsa bile uykuya dalmakta güçlük çekme veya bunun tam tersi yorgunluk hissi olmasa dahi günün çoğunu uyuyarak geçirme Herşey yolunda gitse bile gelecekle ilgili aşırı kaygılanma, kendinizle ya da sevdiğiniz kişiler ile ilgili karşı koyamadığınız olumsuz düşünceler. İştah azlığı veya aşırı iştahlı hissetme Ortada hiçbir neden yokken aşırı huzursuz hissetme ve olayların karşısında aşırı sinirli ve agresif tepkiler vermek Aşırı alkol tüketimi veya tehlikeli sporlar yapma, Hayatın yaşama değer olmadığı düşüncesi, intihar etmeyi düşünmek veya planlamak Neden depresyon hastası oluyoruz? Bazen hepimiz zaman zaman kaygı hissederiz ve bunun gibi yaşamımızda büyük olasılıkla hüzün yaratan ancak depresyon tanısı gerektirmeyecek birçok olay yaşarız. Yaşanan olumsuzluklar, büyük acılara neden olan kayıplar, yas, iş yaşamında karşılaştığımız sorunlar, evlilik, aile sorunları, doğum ve lohusalık süreci, kalıtsal yatkınlıklar, fazla alkol kullanımı, bazı hastalıklar (Kanser, Epilepsi, MS, AİDS) ve ilaçlar, Menapoz – Andropoz dönemi, mevsim değişiklikleri gibi birçok nedenler olabilir.  Ama yine de bunları yaşamak herkes de depresyona neden olmayabilir. Bu demektir ki bazı kişilerde depresyona karşı bir yatkınlık söz konusudur. Yapılan araştırmalarda depresyon hastası kişilerin akrabalarında da depresyon yaşadıkları görülmüştür. Yani genetik özelliklerde depresyonun meydana gelmesinde önemli bir rol oynamaktadır. Ve herkes aynı tip depresyon hastası olamaz. Depresyon türleri Majör depresyon: majör depresyon, diğer depresyon türlerinden farklı olarak kişinin günlük aktivitelerini yapmasını engelleyebilir. Majör depresyon belirtileri genellikle, çalışamama, uykusuzluk, yemek yiyememe, daha önceleri keyif aldığınız aktivitelerden zevk alamamak, depresif ruh hali ve olaylara karşı ilgisiz kalma gibi duygudurum hali ile kendini göstermektedir. Majör depresyonu olanlar sürekli bir umutsuzluk ve çaresizlik hissetmektedirler. Kronik depresyon: kronik depresyon uzun süredir devam eden (iki yıl ya da daha uzun süre) depresif bir ruh halidir. Bazı belirtileri majör depresyon ile benzeşir fakat kronik depresyonun belirtileri majör depresyon kadar şiddetli değildir kişinin günlük yaşamını engellemez. Fakat tedavi edilmezse, her şeye kırılan, küsen veya kavgacı bir ruh hali egemen olur. Arkadaşlarından uzaklaşır ve yalnızlığı seçer. Yavaş yavaş hiçbir işinin yolunda gitmeyeceği inancına sahip olmaya başlar. Tipik olmayan (A-tipik) Depresyon: a-tipik depresyonun belirtileri tipik olarak şu şekildedir: aşırı yemek yeme, aşırı uyuma, halsizlik, reddedilmeye karşı aşırı duyarlı olma ve yaşanılan olaylara karşı verilen reaksiyon olarak kötüleşen veya iyileşen ruh halidir. Sıradan depresyonda ise yaygın üzüntü daha çok dikkat çekmektedir. Mevsimsel depresyon: mevsimsel depresyon yılın belirli bir döneminde genellikle her yıl aynı zamanda ortaya çıkabilmektedir, çoğunlukla bahar aylarının bitiminde ve kış aylarının başlamasıyla ortaya çıkmaktadır. Manik depresyon: diğer adı ile “Bipolar Depresyon” olan manik depresyon, karmaşık ruh hali bozukluğudur. İki uçlu depresyondur. Psikotik depresyon: bu depresyon türünde kişinin gerçeklik ile olan bağı ortadan kalkar. Psikotik depresyonda olan kişiler genellikle halüsinasyonlar ve hezeyanlar sık olarak görülür. Doğum sonrası depresyon: yeni doğum yapan annelerin %75’i “bebek melankolisi” çeker. Ama 10 anneden birinde postpartum depresyon adı verilen daha ciddi bir durum gelişir. Anneleri  fiziksel ve duygusal açıdan etkileyen önemli bir psikolojik hastalıktır. Depresyon Tedavi Tedavi edilmeyen depresyon bireye doğrudan zarar verebilir. Alkol veya madde kullanımı eğilimleri daha çok artabilir. Birçok hastalıklara sebep olabilir. Bunun yanı sıra yanlış ilaç kullanımları görülebilmektedir buda kronik depresyonun oluşmasına sebep olabilmektedir. Depresyonun belirtileri ve nedenleri farklı insanlarda farklılık gösterdiği gibi, iyileşme yolları da farklıdır. Bir birey için işe yaramış olan bir yol başka bir birey için işe yaramaz olabilir. Depresyon tedavi edilebilir bir sağlık sorunudur. Depresyon için etkili tedavi sıklıkla bazı terapi çeşitlerini içerir. Terapi size, birçok açıdan depresyonu tedavi etmek için araç sağlar. Ve bunun yanında terapi de öğreneceğiniz birçok şey depresyonun geri dönmesini önlemek için fikir verir. Tedaviye erken başlanması ve düzenli olarak belirli aralıklarla devam edilmesi tedaviden alınan verimi arttıracaktır. Tedavi sadece ruh halinin gelişebilmesi ve yaşam kalitesinin yükselmesi için değil, aynı zamanda fiziksel sağlık içinde hayati önem taşımaktadır. Sonuç olarak; olumlu olaylar olsa dahi hayattan zevk alamıyorsanız, insanlarla ilişkilerinizde sorun yaşamaya başladıysanız, eskiden keyif aldığınız aktiviteleri yapmak artık istemiyorsanız depresyonda olabilirsiniz. “Bedenimizi hasta eden, ruhumuzun baskılarıdır”. “Gören, duyan yalnız ruhtur, geri kalan her şey sessiz ve sağırdır.”